16 Mayıs 2011 Pazartesi

Ebru Sanatını merak eden yapabilir miyim diyen herkese tavsiye eder büyük bir sabır eşliğinde emeklerinin karşılığını alacaklarını müjdeler blog arşiveme son vererek saygılarımı sunarım.  
                                                                                            GÜLAY EYİNÇ

EBRUNAME

EBRUNAME


Ebrudaki görünen şu nukûşâta iyi bak,
Şuunât-ı ilâhîdir sıfatından ayan Hak
Nakş-ı sun'un pertevinden Hubb-u Rahman âşikâr,
Rûyetullah sırrıdır bu müsemmâdır her varak.

Zan etme ki bu eşkâlin hâlikıyız senle ben,
Gafil olup şirke dalma bir fâildir iş gören,
Fırça, çanak, boya, tekne vâsıtadır bilmiş ol,
Hep suver-i ilmiyyedir mezâhirde görünen.

Türlü türlü şekillerle arz-ı dîdâr eyleyen,
Kitâb, levha, sâir eşya zeyn-i envâr eyleyen,
Şuh ve câzip hatlarıyla kalb-i insan zevkiyâb,
Saltanat-ı ebrûdur bu aşk-ı izhar eyleyen.

Onaltıncı yüzyılında Turan ebru mebdei,
Orda zâhir olmuş amma burda bulmuş neş'eyi,
Yüce Türkler ülkesinde kemâl bulmuş bu hüner,
Rabbim dâim hıfz eylesin ebrû yapan zümreyi.

Ebru demek ebir demek yâni gökteki bulut,
Ab-ı rû da tutar mânâ su yüzüdür et şuhût,
Bir kelâm-ı farisîdir ebrû insan kaşları,
Her tevcihe sezâdır kim mânâsı da pek velût.

Kadîm ecdât yâdigarı müzeyyen bir san'âttır,
Tabiatten mülhem olan bu nakışlar mir'âttir,
Sâni-i Hak sun'undan hep kendi kendin seyreder
Nakış nakkaş şey-i vâhit bir vahdeti hikmettir.

Bu meslekte çok ustalar emek verip yetişmiş,
Biz yetiştik zevâline hepsi Hakka göç etmiş,
Büyük üstat Özbek Şeyhi Ethem Kâmi Efendi,
Hezar-fen, pür mârifet bu san'âtta pîr imiş.

Son zamanlar şems-i ebru gurub etmiş nâgihân,
San'atkârı kalmamış hiç, ne de işten anlayan,
Bir er çıkmış Üsküdar'dan ihyâ etmiş bu zevki,
İsmi hattât Necmeddin'dir tek üstatdır bu zaman.

Üstadımız Necmi Molla çığır açmış bu işte,
Azimkârdır, muktedirdir anlayışta sezişte,
Lâle sünbül karanfille bezendirmiş ebruyu,
Tâlim etmiş tâliplere zevâl yok bu gidişte.

Destizenkte ezilir hep renkli cism-i boyalar,
Sarı zırnık inatçıdır ebrucuyu oyalar,
Zırnık, lâhur, gül bahar, al ebruda hep esastır,
Bu dört renkle çok renk olur bu cümbüşte neler var.

Bu çeşitli boyaların cilvegâhı teknedir,
Rahm-i mâder gibi sanki reng-i vusla teşnedir,
Tekne içre kitre mahlûl bekler sırr-ı fıtratı,
Bazen tutar bazen tutmaz bir acâyip nesnedir.

Ayrı ayrı çanaklarda boyaların kıvamı,
Su, öd ile ayarlanır başlar işin devamı,
Kitreli su üzerine fırçalarla boyalar,
Serpilerek nakşedilir kâğda çıkar tamamı.

Târif gerçi kolay amma tatbikatta güçlük var,
Tecrübesiz yapılırsa insân olur bî karar,
Görünüşe aldanıp da çok kolaymış deme sen,
Bir ihtisas işidir bu âşık olan er yapar.

Mütenevvî şekillidir ebrûların sureti,
Battal, hatip, taramayla gör âsâr-ı kudreti,
Karanfille lâle sünbül papatyayla menekşe,
Taraklı da tezyin eder bu elvân-ı kesreti.

Ebru yapan seyredende gam kasâvet bulunmaz,
Gönülleri tenşit eder zevkle doyum olunmaz,
Yapan hayran, bakan hayran, alan, satan hep ayran,
Bu ebrudan zevk almayan ebrucuya yâr olmaz.

Nazar kıldık kâinata baktım mutlak ebruya,
Vech-i yâri âyan gördüm salât ettim bu Ru'ya,
Kenz-i mahfi tezâhürü aşk-ı Hüdâ nümâyan
Ebru görüp Allah dedim irdim kalbi duyguya.

Bî hududu zevk-i elvan ebruculuk san'âti,
Erbâbının nazarında çoktur onun kıymeti,
Her varakta sırr-ı cemâl âşikârdır zahidâ,
Bu ebrûlar, bu safâlar hepsi aşkın hikmeti.

Ben ebrûya âşık oldum düştüm onun peşine,
Leylâ gibi nazlar etti yaramadı işime,
Bir aralık isyan ettim görmedim hiç iltifat,
İnsaf edip yüzün güldü işler açtı başıma.

Besmeleyle tezgâh açıp ebru yapan kişiyiz,
Fırça ile su üstünde hüner satan kişiyiz,
Üstadımız Özbek Şeyhi hem Necmeddin hocadır,
Büyüklere boyun kesip Hakka tapan kişiyiz.

Ey Mustafa nakş-ı sevda sana neler öğretti,
Derûnunda duran nakkaş "Eynemâ"yı öğretti,
Bab-ı ebrû rehnümadır vech- bâkî fehmine,
Ârif olan bu ezharı bir noktadan seyretti.           


                                                                     Mustafa Düzgünman     
      

Ney Sesi Eşliğinde Ebru Seyri

Hikayeleriyle Birleşen Ebru Eserleri

Ebru Üzerine Düzenlenen Kitaplar

türk ebru kitapları
Kitabın adı:
Yazarı:
Yayın Yılı:
Yayınevi:
Edinme Adresi:
 Türk Sanatında Ebru
 M. Uğur Derman
1976
 Akbank Yayınları
 Antoloji
Kitabın adı:
Yazarı:
Yayın Yılı:
Yayınevi:
Edinme Adresi:
 Türk Ebru Sanatı
 Fuat Başar
 2000
 Gözen Yayınları
 Antoloji
Kitabın adı:
Yazarı:
Yayın Yılı:
Yayınevi:
Edinme Adresi:
 Siyah Beyaz Ebru
 Hikmet Barutçugil
 2004
 Ebristan
 İmge
Kitabın adı:
Yazarı:
Yayın Yılı:
Yayınevi:
Edinme Adresi:
 Efsun Çiçeği
 Hikmet Barutçugil
 2003
 Ebristan
 İmge
Kitabın adı:
Yazarı:
Yayın Yılı:
Yayınevi:
Edinme Adresi:
 Suyun Ruyası Ebru
 Hikmet Barutçugil
 2005
 Ebristan
 İmge
Kitabın adı:
Yazarı:
Yayın Yılı:
Yayınevi:
Edinme Adresi:
 Türk Ebru Sanatı
 Ahmet Çoktan
 1992
 Kendi Yayını
 Turkuaz
Kitabın adı:
Yazarı:
Yayın Yılı:
Yayınevi:
Edinme Adresi:
 Ebru
 Nedim Sönmez
 2001
 Verlag Anadolu
 Kitap Alemi
Kitabın adı:
Yazarı:
Yayın Yılı:
Yayınevi:
Edinme Adresi:
 Ebru Terimleri Sözlüğü
 Uğur Göktaş
 1987
 Anadolu Sanat Yayınları
 Sanat Kitabevi
Kitabın adı:
Yazarı:
Yayın Yılı:
Yayınevi:
Edinme Adresi:
 Yapım Yöntemleriyle Ebru Sanatı
 Salih Elhan
 2004
 Murat Yayınları
 Pandora
Kitabın adı:
Yazarı:
Yayın Yılı:
Yayınevi:
Edinme Adresi:
 Sudaki Nakış Ebru
 Turan M. Türkmenoğlu
 1999
 Milenyum Yayınları
 Webledi

12 Mayıs 2011 Perşembe

Ebru Sanatının Bazı Manevi Hususiyetlerine Dair...

   Sanatkâr kendini ya da kendisi ile ilgili bir şeyleri ifade etmek, yansıtmak kaygısında değildir. (Eğer böyle bir intiba hasıl oluyorsa , bu aslında sanatkarın üslûbunun ve renklerinin tabii aksinden ibarettir.) Hatta eserde tercih edilen motifler bile herhangi bir fikir ya da kavrama atıfta bulunuyorsa, sanatkarın ifade etme kaygısından değil, o desen ya da motifin ait olduğu kültür içerisinde kazanmış olduğu objektif değer ve sembolik mananın çağrışımlarından kaynaklanmaktadır.
Aslında ebrû ( geleneksel usuldeki ebrû ) bir içe yönelme, kendine yönelme, zahirde var olanı ve katman katman örtüleri sıyırarak zihni aslî benliğe doğru farkında olmadan bir seyahate alıştırma sanatıdır;tabii ki bu maksada uygun çalışanlar için. Ancak ebrû bu maksada ulaşmada esas yol değil, zihni ister istemez varlığı işgal eden fikir ve kaygılardan sıyırmaya, soyutlamaya bir vesile olma cihetiyle bir alıştırma ve yönlendirme, belki bir konsantrasyon vasıtasıdır.
Yani sanatkarın kendisi yada kendisine ait farz ettiği ne varsa onları ifade etmek değil, bilakis onlardan soyutlanarak kendisine bir yol aralaması söz konusudur. Diğer İslamî sanatların da ruhunda bu olmakla beraber, onlarda aynı zamanda Sanî-i Hakiki veya onun sanatlarına dair bir kısım objektif düsturları aksettirme, ifade etme gayreti hakimdir. Ebrû Sanatı`nın tabiatında ise sanatkarın iradesi özel olarak böyle bir amaca yönelmedikçe bu husus yoktur. Doğrudan soyutluk hakimdir.Kendine her daim hayran bırakmasının sebeplerinden biri de budur belki de kim bilir öyle değil mi?

NİÇİN TÜRK EBRUCULUĞU?

NİÇİN TÜRK EBRUCULUĞU
Ebru kağıdının batı ismi Türk Kağıdı veya Türk Mermer Kağıdıdır. Avrupa'da ebru üzerine yapılan meşriyatı'da içine alan "Buntpaper" (alacalı kağıt) isimli eserin girişinde, ebru'nun Türkistan'dan çıkmış olduğu belirtiliyor. Bizdeki ebru sanatkarları arasında söylenegelen rivayette, ebruculuğun gerçekten Buhara'da başladığı şeklindedir. Ebru sonra Büyük İpek yolu ile İran üzerinden Türkiye'ye Ebri ismini alarak gelir.
 
Ebru kağıdı üstünde buluta benzeyen renk kümeleri meydana gelmektedir. Bu yüzden bulutumsu bulut manasına gelen Farsça Ebri adının alan kağıtlar, yüzyıllar boyunca böyle anılmıştır. Ancak ebru kelimesi daha ahenkli bulunduğu için, sanat isim değiştirmiş ve galat olarak ebru kağıdı veya ebruculuk denilmeye başlanmıştır. EBRU: [(Aslı: Farsça Ebri = bulut renginde ve daha doğrusu, Çağatayca Ebre = Roba(elbise) yüzü kürk kabı]. Hare gibi dalgalı ve damarlı (kumaş kağıt v.s.) = (isim) Cüz ve defter kağıdı yapmak için kullanılan renkli kağıt. Ebru kelimesinin asıl olarak Ab-ru’dan geldiğini, bunun ise Fars dili kaidesine göre izafet terkibi manası ile yüzsuyu demek olmayıp, tavsifi terkip karşılığı suyüzü manası taşıdığını, çünkü bu sanatın suüstünde icra edildiğini söyleyenler de vardır. Kağıt üzerinde mermerdekine benzer damarlar görüldüğü için, Avrupalılar ebru kağıdına mermer kağıdı ( = papier marbre, marmor papieri marbled paper….) demeyi tercih etmişlerdir. Arap aleminde ise varaku’I-mücezza ( = damarlı kağıt) olarak tanınmıştır. Kâğıt süsleme sanatlarının en önemlilerinden biri… Bütün Osmanlı sanatlarında olduğu gibi usta-çırak usulü ile öğrenilen ve sanatçının iradesi dışında birçok değişkenden etkilenen bir sanattır.